niye gülüyorsun? isimler değiştiği zaman anlatılan senin hikayen olur.
Çarşamba, Ağustos 29, 2012
Hastalık: Türk Kızı Tribi Sendromu
Şimdi öncelikle tahmin edersiniz ki, Türk kelimesi kendi dilimizde bir geyik unsuru oldu
Bununla eğleniyoruz. Kendimize özgü bir takım huylarımız var ( mesela kırılan bir şeyi atmak yerine
koli bandıyla yepisyeni yapmak)... Umut Sarkıkaya'nın bir çok karikatürüyle de, yeni nesil gençliğimiz
türk insanının inceliklerini farketmeye başladı.
Fakat, her ne kadar kendisi insan ırkının kadınlarını temsil etse de, diğer bütün canlılardan onları ayıran
bir modları var. Bunu biraz açalım, kendi evladımızı tanıyalım istedim. Çünkü, şu an Türk kızı hakkında onlarca espri
, onlarca söylemler oldu. Tarihsel açıdan bakarsak en önemli evrimsel olay olarak, Türk kızının günümüz halini örnek gösterebiliriz.
Maymundan gelmedik ama türk kızları başka bir türe doğru gidiyor açıkcası.
Şimdi de biraz Türk kızını tanıyalım:
Hayatının çoğunu fesatlık, ileri derece kıskançlık/dedikodu, diper hemcinslerinden daha güzel olma çabaları, hayatına girebilecek
her erkeğe hayatı zindan etme (vb) ile geçiren bu türün kendisine has dünya anlayışı ile hepimize farklı bir gözle bakıyorlar.
Sürekli bir memnuniyetsizlik var kafalarında, ulan sanki dünyanın sayılı zengin ülkelerindenizden, övünüyorlar. Zenginlik demişken, böyle
bi Rayban, Coton falan fistan marka giyinme takıntısı var, hiç anlamam. Arkadaş zaten önemli olan kıyafetin değil, kıyafetinin içindeki.
Ne diyordum heh, bir Dünyadan nefret etme, insanlardan nefret etme, sanal ortamda sosyalleşme, twitter'da tweet atma, facebook'ta durum güncelleme
hastalığı var bu kızlarda. Arkadaşım millet senin ne bok yediğini napsın diyecem de anlamıyorlar, çünkü kafalarındaki dünyada, dünyanın dönmesinin bilimsel
açıklaması kendi yazdığını durumun beğenilmesi ya da attığı tweet'in defalarca retweet edilmesi olarak yerleşmiş.
Benim teşhişim şöyle arkadaşlar, biz zamanında ne twitter gördük ne facebook.. Ne laptop gördük ne de masaüstü takoz ile tabir edilen bilgisayarları. Türk kızının
evrimsel değişimi işte, Türk insanının teknoloji ile tanışması ile başlıyor. Zaten tahmin edersiniz ki türk insanı yeni gördüğü bir şeyi amacı dışında her türlü
kullanım alanı kullanabilen yegane bir türdür. Hatta biraz abartacam ama üniversitelerde, ortaokullarda türk insanını anlama diye bir ders verilmeli. Türk insanın
bu eşsiz genleri, amip gibi çoğabilmekte ve her yeni oluşan bireyde cereyan etmektedir. Türk kızı tribi dediğimiz bu sendrom en fazla 23 yaşına kadar devam etmekte
daha sonra bu hanımkızımız hayatın sadece onunla 'daşşak'' geçtiğini ve evrenin içerisinde sadece küçücük bir nokta olduğunun farkına varıyor ki bu sendromun en tehlikeli
bölümü burada oluyor. Bu hanımkızlarımız bu olayı anladıktan sonra etrafına saldırabiliyor, hayat anlamsızlaşıyor, bir içine kapanma durumu yaşanıyor filan.
Ebeveynlerin bu durumda kızımızı odaya hapsedik, bi çorba bi ekmek ile bu sıkıntılı dönemi geçirebilirler, bazı ebeveynler (anneler) bu hanımkızlarımıza ev işi
yaptırarak da bu sıkıntılı dönemi geçirdiklerini söylüyorlar, bu da bir çözüm yolu olabilir.
Türk kızı tribi 16-23 yaşları arası yaşandığını tekrar söyleyebiliriz. 16 yaşından önce olan her türk kızı tribi sendromu hanımkızımızda ciddi psikolojik sorunlar oluşturabilir.
Bu konuda ebeveynleri bilinçlendirmek istiyorum. Eğer kızınız 16 yaşından önce türk kızı tribi sendromuna yakalanırsa lütfen gerekeni yapınız. Gereken bu kızımızı cami avlusana bırakmaktır.
Eğer siz ben zoru seviyorum, bu aptal mahlukatı adam ederim diyorsaniz, biraz sabır ile bu başarabilirsiniz. Türk annesi olarak siz de bu eşsiz genler vardır ki bunlar sadece başı.
Aile babası, Türk annesi ve Türk kızı tribi sendromlu genç kız ile tamamıyla Türk ırkına yakışan bir çekirdek aile olabilirsiniz. Bazı testler sonucu odun erkeği denen türk erkeği ırkının ayrı
bir cinsi, kızlarında türk kızı tribi sendromu görünmemesini sağlıyabiliyor.
Bir türk annesi olarak, bu konuda uzman görüşleri olan bana danışabilirsiniz, Her türlü türk kızı sendromu itinayla çözülür. Çözemezsek onun da çözümü var, inanılmaz etkili bir ilaç ile
kızınızı depresyona sokuyoruz, biraz uzun soluklu, ergenliğini atlayıp yetişkin hale gelene kadar bu sendromu erteleyebiliyoruz ancak buda gelecekte kızınızın verebileceği zararı artıyor.
Sonuç olarak türk kızı tribi sendromu, tedavisi olmayan ama çaresi olan bir Türk hastalığıdır.
Diğer Türk hastalıklarından da bahsedeyim, bu hastalıklar ile ilgili de biraz bir şey yazarım,teşekkürler.
- Türk insanı olarak, bilmediği her konuda fikir sahip olabilme hastalığı
- Teknolojik aletleri ilkel tekniklerle bambaşka bir hale getirme hastalığı
- Siyaset ve futbol hakkında değerli bilgilere sahip olduğuna inanma hastalığı
- Türk annesi olarak doğal bir el kabileyeti olma hastalığı
- Yabancı bayan turistlere yardım ayağıyla taciz etme hastalığı
- Çay ve çay içirtme hastalığı
- Özellikle bayanlarda aşırı depresyona girerek dünyanın düzenini bozma hastalığı vb.
bunun gibi hastalıklar ile boğuşan türk insanının en önemli özelliği bu kadar hastalığa rağmen hasta olmama yeteneği ile öne çıkıyor.
Benden bu kadar, sevgilerinizle, okuğunuz için sağolun.
Çarşamba, Ağustos 15, 2012
Kısaca Evrimi Anlatıyorum
Bu günümüzde yeni türlerin oluşmasından dolayı değil,bilinen türlerin sayısının artmasındandır.Bu gün için günümüzde tüm dünyada yaşayan kaç tür var sorusunu kesinlikle yanıtlayabilecek bir kimse bulunmaz çünkü her zaman bilinmeyen bir türün varlığı ortaya çıkabilir.Öte yandan bu gün için sadece fosileri var diye bildiğimiz bazı türlerin aktüel formlarının (günümüzde yaşayan) olduğu ayrıntılı araştırmalarla ortaya çıkmaktadır.Örneğin kitabın yazarının üniversite öğrenimi yaptığı 1960'lı yılların başında bile fosil olarak bilinen NAUTİLUS (bir Gastropod),Kaptan Cousto'nun araştırmaları ile okyanus derinliklerinde bulunmuş ve onların aktüel form oldukları kitaplara geçmiştir.Buna bir çok örnek vermek olasıdır.
Türlerin sayısı sabittir düşüncesi canlılığını uzun süre korumuş ve 19.asrın ortalarına kadar buna inanılmıştır.Linne ikili isimlendirmeyi yaptığı zaman,4236 tür canlı bulabilmiş ,onları sınıflandırmış ve arkasından da önemli savını ortaya atmıştır ."Türlerin sayısı bu kadar ve değişmez".Çünkü o bu kadar canlı türü bulabilmiştir.Bunu samimi olarak açıklayabilse ,belki de evrim konusundaki dşüncelerdaha önce başlayabilecekti.Aynı Linne,ikili isimlendirme örneğine İnkalarda da rastladığını sakladığı gibi ya da bunu bilmediği için,burada da böyle bir yol takip etmiştir.Çünkü onun zamanında insan her söylediğini söyleyememekteydi.Dünya yuvarlak diyebilmek bile bayağı cesaret isterdi.Bu ortam belkide en uygun olduğu için Linne de türleri n sayısı sabit demiştir.Aristo'nun abiyogenez görüşüne sıkı sıkıya sarılanların (özellikle klisenin) da işine gelmiş ve uzun süre canlı kalabilmiştir.İnsanların doğa üstü güçlere inanması nedense hep uygun bir ortam olarak varlığını sürdürmüştür.Ta ki Pastör çıkıp ünlü deneyi ile abiyogenez fikrini çürütene,Lamarck çıkıp,türlerin sayısı sabit değildir diyene kadar da bu böye sürmüştür.
Lamarck(1809),doğanın sürekli olarak yıkma eğliminde olduğunu,canlıların ise,kimileri yıkarken,diğerlerininde birleştirici olduğunu ileri sürmesi ile evrim fikri gerçek bir şekilde ortaya çıkmıştır.Daha sonra Charles Darwin(1859)"Türlerin Kökeni" isimli eseriile daha anlamlı bir yaklaşım getirmiştir.Günümüzde ne Lamarck ne de Darwin'in açıklamalarının bir anlamı kalmamıştır.Çünkü kalıtım ile ilgili bilgilerimiz daha sonra gelişmiş(Gregor Mendel),daha sonra elektron mikroskobu bulunmuş ve bir çok bilim dalı aşırı bir hızla(biz de o kadar hızlı değil) gelişmiş ve konularına bakış açıları daha değişik bir yöne kaymıştır.
Günümüzde temeli Lamarck'a dayanan Neolamarckistler ile Darwin'e dayanan "Neodarwinistler" ve bunların karşısında tamamen evrim fikrine inanmayan ve konuyu sadece dini açıklamarla anlatmaya çalışanlar kalmıştır.Oysa inançlar tartışılmamalıdır.Sadece bilimsel olgular tartışılmalı,dini inançlar ise inanıldığı gibi aynen kalmalıdır.Bu açıdan bakıldığında "Yaratılış Teorisi" diye bir şey olmadığı,bunun sadece bir dini
inanış olduğu anlaşılır.Teori olsaydı,bunu ortaya atan kişinin ismi ile anılırdı.Tıpkı,Darwin,Lamarck,Hugo de Vries gibi.Ve sürekli olarak tartışılır ve çürümeye çalışılırdı.Bilim adamlarına düşen görev,tartışmaktır.Ama bunun için çok bilgi sahibi olmak,araştırmalar,gözlemler yapmak,deneylerle bazı konuları açıklamak gerekir.
İşte evrim konusunun en önemli çıkmazı da bu.
Lamarck(1809),doğanın sürekli olarak yıkma eğliminde olduğunu,canlıların ise,kimileri yıkarken,diğerlerininde birleştirici olduğunu ileri sürmesi ile evrim fikri gerçek bir şekilde ortaya çıkmıştır.Daha sonra Charles Darwin(1859)"Türlerin Kökeni" isimli eseriile daha anlamlı bir yaklaşım getirmiştir.Günümüzde ne Lamarck ne de Darwin'in açıklamalarının bir anlamı kalmamıştır.Çünkü kalıtım ile ilgili bilgilerimiz daha sonra gelişmiş(Gregor Mendel),daha sonra elektron mikroskobu bulunmuş ve bir çok bilim dalı aşırı bir hızla(biz de o kadar hızlı değil) gelişmiş ve konularına bakış açıları daha değişik bir yöne kaymıştır.
Günümüzde temeli Lamarck'a dayanan Neolamarckistler ile Darwin'e dayanan "Neodarwinistler" ve bunların karşısında tamamen evrim fikrine inanmayan ve konuyu sadece dini açıklamarla anlatmaya çalışanlar kalmıştır.Oysa inançlar tartışılmamalıdır.Sadece bilimsel olgular tartışılmalı,dini inançlar ise inanıldığı gibi aynen kalmalıdır.Bu açıdan bakıldığında "Yaratılış Teorisi" diye bir şey olmadığı,bunun sadece bir dini
inanış olduğu anlaşılır.Teori olsaydı,bunu ortaya atan kişinin ismi ile anılırdı.Tıpkı,Darwin,Lamarck,Hugo de Vries gibi.Ve sürekli olarak tartışılır ve çürümeye çalışılırdı.Bilim adamlarına düşen görev,tartışmaktır.Ama bunun için çok bilgi sahibi olmak,araştırmalar,gözlemler yapmak,deneylerle bazı konuları açıklamak gerekir.
İşte evrim konusunun en önemli çıkmazı da bu.
Çünkü laboratuar deneyleri ile bunu açıklayamazsınız.Çünkü olay insan ömründen çok fazla uzun bir sürede binlerce hatta milyonlarca yılda gerçekleşmektedir.Üstelik bireylerdeki değişiklikler de evrim demek değildir.Bunun için popülasyon düzeyinde düşünmek gerekir.Bir kalıtsal değişiklik olan mutasyon'un populasyonda tutunması için çok fazla yıl geçmesi gerekir.Bu da ispatlanamaz.
Evrim nedir?
Evrim nedir?
Bir organizmanın dünyada görünmeye başladıktan sonra geçirdiği gelişim öyksünün filogenez olduğunu biliyoruz.Jolojik devirler boyunca dünyanın ekolojik koşulları değişmiş canlılar buna uyum sağlamaya çalışmışlar,uyum sağlayamanlar daha doğrusu kendilerine uyum sağlayabilme yeteneği önceden verilmemiş olan "doğal seleksiyon" türler yok olmuş kalanlar ise yeni koşullara gerek yapısal,gerekse fonksiyonel değişikliklere katlanabilmişlerdir.İşte canlıların bu amaçla geçirdikleri değişikliklere transformasyon,yaşam biçimindeki olanlara ise
divergens adı denilir."Latince di=birbirinden,vergere=eğmek,eğilmek,meyletmek".Bu süreç,yeni türlerin oluşumuna,yeni tür oluşumu ve yeni organizasyon tiplerinin ortaya çıkmasına neden olur.Bu da evrim"evolusyon" anlamına gelir.Biyolojik evrim birbirini takip eden nesiller boyunca meydana geldiği için,sadece soyaçekim karakterlerine bağlıdır.Bu da genetik informasyonun değişimi ile gerçekleşir.
divergens adı denilir."Latince di=birbirinden,vergere=eğmek,eğilmek,meyletmek".Bu süreç,yeni türlerin oluşumuna,yeni tür oluşumu ve yeni organizasyon tiplerinin ortaya çıkmasına neden olur.Bu da evrim"evolusyon" anlamına gelir.Biyolojik evrim birbirini takip eden nesiller boyunca meydana geldiği için,sadece soyaçekim karakterlerine bağlıdır.Bu da genetik informasyonun değişimi ile gerçekleşir.
Evrim,filogenez sırasında meydana gelen yapısal"transformasyon" ve yaşamsal "divergens" değişiklikler yeni tür oluşumuna,bu da yeni organizasyon tiplerinin ortaya çıkması ile gerçekleşir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)