Çarşamba, Ağustos 15, 2012

Kısaca Evrimi Anlatıyorum


Bu günümüzde yeni türlerin oluşmasından dolayı değil,bilinen türlerin sayısının artmasındandır.Bu gün için günümüzde tüm dünyada yaşayan kaç tür var sorusunu kesinlikle yanıtlayabilecek bir kimse bulunmaz çünkü her zaman bilinmeyen bir türün varlığı ortaya çıkabilir.Öte yandan bu gün için sadece fosileri var diye bildiğimiz bazı türlerin aktüel formlarının (günümüzde yaşayan) olduğu ayrıntılı araştırmalarla ortaya çıkmaktadır.Örneğin kitabın yazarının üniversite öğrenimi yaptığı 1960'lı yılların başında bile fosil olarak bilinen NAUTİLUS (bir Gastropod),Kaptan Cousto'nun araştırmaları ile okyanus derinliklerinde bulunmuş ve onların aktüel form oldukları kitaplara geçmiştir.Buna bir çok örnek vermek olasıdır.
Türlerin sayısı sabittir düşüncesi canlılığını uzun süre korumuş ve 19.asrın ortalarına kadar buna inanılmıştır.Linne ikili isimlendirmeyi yaptığı zaman,4236 tür canlı bulabilmiş ,onları sınıflandırmış ve arkasından da önemli savını ortaya atmıştır ."Türlerin sayısı bu kadar ve değişmez".Çünkü o bu kadar canlı türü bulabilmiştir.Bunu samimi olarak açıklayabilse ,belki de evrim konusundaki dşüncelerdaha önce başlayabilecekti.Aynı Linne,ikili isimlendirme örneğine İnkalarda da rastladığını sakladığı gibi ya da bunu bilmediği için,burada  da böyle bir yol takip etmiştir.Çünkü onun zamanında insan her söylediğini söyleyememekteydi.Dünya yuvarlak diyebilmek bile bayağı cesaret isterdi.Bu ortam belkide en uygun olduğu için Linne de türleri n sayısı sabit demiştir.Aristo'nun abiyogenez görüşüne sıkı sıkıya sarılanların (özellikle klisenin) da işine gelmiş ve uzun süre canlı kalabilmiştir.İnsanların doğa üstü güçlere inanması nedense hep uygun bir ortam olarak varlığını sürdürmüştür.Ta ki Pastör çıkıp ünlü deneyi ile abiyogenez fikrini çürütene,Lamarck çıkıp,türlerin sayısı sabit değildir diyene kadar da bu böye sürmüştür.
     
Lamarck(1809),doğanın sürekli olarak yıkma eğliminde olduğunu,canlıların ise,kimileri yıkarken,diğerlerininde birleştirici olduğunu ileri sürmesi ile evrim fikri gerçek bir şekilde ortaya çıkmıştır.Daha sonra Charles Darwin(1859)"Türlerin Kökeni" isimli eseriile daha anlamlı bir yaklaşım getirmiştir.Günümüzde ne Lamarck ne de Darwin'in açıklamalarının bir anlamı kalmamıştır.Çünkü kalıtım ile ilgili bilgilerimiz daha sonra gelişmiş(Gregor Mendel),daha sonra elektron mikroskobu bulunmuş ve bir çok bilim dalı aşırı bir hızla(biz de o kadar hızlı değil) gelişmiş ve konularına bakış açıları daha değişik bir yöne kaymıştır.
     
Günümüzde temeli Lamarck'a dayanan Neolamarckistler ile Darwin'e dayanan "Neodarwinistler" ve bunların karşısında tamamen evrim fikrine inanmayan ve konuyu sadece dini açıklamarla anlatmaya çalışanlar kalmıştır.Oysa inançlar tartışılmamalıdır.Sadece bilimsel olgular tartışılmalı,dini inançlar ise inanıldığı gibi aynen kalmalıdır.Bu açıdan bakıldığında "Yaratılış Teorisi" diye bir şey olmadığı,bunun sadece bir dini   
inanış olduğu anlaşılır.Teori olsaydı,bunu ortaya atan kişinin ismi ile anılırdı.Tıpkı,Darwin,Lamarck,Hugo de Vries gibi.Ve sürekli olarak tartışılır ve çürümeye çalışılırdı.Bilim adamlarına düşen görev,tartışmaktır.Ama bunun için çok bilgi sahibi olmak,araştırmalar,gözlemler yapmak,deneylerle bazı konuları açıklamak gerekir.
               
İşte evrim konusunun en önemli çıkmazı da bu.
Çünkü laboratuar deneyleri ile bunu açıklayamazsınız.Çünkü olay insan ömründen çok fazla uzun bir sürede binlerce hatta milyonlarca yılda gerçekleşmektedir.Üstelik bireylerdeki değişiklikler de evrim demek değildir.Bunun için popülasyon düzeyinde düşünmek gerekir.Bir kalıtsal değişiklik olan mutasyon'un populasyonda tutunması için çok fazla yıl geçmesi gerekir.Bu da ispatlanamaz.
               
Evrim nedir?
Bir organizmanın dünyada görünmeye başladıktan sonra geçirdiği gelişim öyksünün filogenez olduğunu biliyoruz.Jolojik devirler boyunca dünyanın ekolojik koşulları değişmiş canlılar buna uyum sağlamaya çalışmışlar,uyum sağlayamanlar daha doğrusu kendilerine uyum sağlayabilme yeteneği önceden verilmemiş olan "doğal seleksiyon" türler yok olmuş kalanlar ise yeni koşullara gerek yapısal,gerekse fonksiyonel değişikliklere katlanabilmişlerdir.İşte canlıların bu amaçla geçirdikleri değişikliklere transformasyon,yaşam biçimindeki olanlara ise
divergens adı denilir."Latince di=birbirinden,vergere=eğmek,eğilmek,meyletmek".Bu süreç,yeni türlerin oluşumuna,yeni tür oluşumu ve yeni organizasyon tiplerinin ortaya çıkmasına neden olur.Bu da evrim"evolusyon" anlamına gelir.Biyolojik evrim birbirini takip eden nesiller boyunca meydana geldiği için,sadece soyaçekim karakterlerine bağlıdır.Bu da genetik informasyonun değişimi ile gerçekleşir.
Evrim,filogenez sırasında meydana gelen yapısal"transformasyon" ve yaşamsal "divergens" değişiklikler yeni tür oluşumuna,bu da yeni organizasyon tiplerinin ortaya çıkması ile gerçekleşir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder