Pazar, Ocak 25, 2015

Zaman Yolculuğunun Felsefesi

  Buradaki şemada görüldüğü gibi, zamanı başı ve sonu olmayan düz bir hat olarak kabul eder ve zamanda “şimdi”den geçmişe doğru geriye gidersek, düz bir hat olan zaman bizim kendi zamanımızı terk ettiğimiz anda da ilerlemeye devam etmektedir. Dolayısıyla bizim terk ettiğimiz zaman olan “şimdi”miz biz onu terk ettiğimiz andan itibaren “geçmiş” olmaktadır. Ancak, ‘şimdi’mizi terk edip ‘geçmiş’e doğru yaptığımız yolculukta vardığımız nokta bizim ‘şimdi’miz olmaktadır. Dolayısıyla zamanda terk ettiğimiz ‘şimdi’ geriye doğru yolculuktan sonra ‘geleceğimiz’ olacaktır. Bu durumda da bizim geleceği bilme yeteneğimiz doğacaktır. Ancak burada biz gelecekten gelen konumunda olduğumuz için, aslında zaten yaşanmış olan geleceği ilmemiz normaldir; çünkü biz, bize göre geçmişi bilmekteyizdir. Ama unuttuğumuz bir şey vardır ki, o da bu teorinin “öznel zaman”a göre düşünüldüğüdür. Yani burada sadece zaman yolcusunun “kendi zamanı” göz önünde bulundurulmaktadır; oysa geride bırakılan dünyanın, evrenin ve insanlarında nesnel bir zamanı vardır. Şekilde de görüldüğü gibi yolcu zamanını terk ettikten sonra da, bıraktığı zaman akmaya devam edecektir. Çünkü tüm insanların, dünyanın ve hatta evrenin zamanını değiştirmek, onları ileri ya da geri almak imkansızdır. Bu dünyanın evrendeki konumunu değiştirmek, evrenin yapısını değiştirmek (o zamana kadar nova, süpernova, yıldız kayması vs. gibi evrensel olayları geri almak), ölü insanları diriltmek, tabiat olaylarını değiştirmek anlamına gelmektedir. Kısaca bu ‘Tanrısal bir güç’ gerektirmektedir. Bu nedenle geriye giden zaman yolcusu gittiği zaman için geleceği bilecektir, ama bu hiç bir şeyi değiştirmeyecektir; bir kelebeği rahatça öldürebilir ya da kendisi doğmadan önce babasını da öldürebilir, çünkü bunlar akmakta olan “reel gelecek” için zaten yaşanmış olgulardır ve onun için bir tehlike oluşturmamaktadırlar. Aslında yolcu için tam olarak geleceği biliyor diyemeyiz; çünkü gelecek onun için ‘bıraktığı zaman-geldiği zaman’ arasındaki ‘zaman dilimi’dir; ama geldiği zamanda gelecek sonsuzdur, sınırı yoktur. Başka bir deyişle, yolcu kendi zamanını bıraktıktan sonra da zaman aktığı için o ayrıldığı tarihten sonrasını bilemeyecektir; sadece geldiği zamanda bir kahin gibi 100, 200, 300 yıllık bir zaman dilimi için gelecekten haberler verecek ve bir kahin muamelesi görecektir o kadar. Sonuçta ‘kaderde’ –zamanda gerçekleşecek olanı- yazılı olanı değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.
Buradaki şemada zaman, başı olmayan ama sonu olan (şimdi) düz bir hat şeklindedir. Burada zamanın sonunu, bizim geçmişe yapacağımız yolculukta zamanı terk edeceğimiz an (şimdi) belirlemektedir. Biz, şimdiyi terk ettiğimiz anda zamanı bitirmekte ve geçmişte ulaştığımız noktada onu tekrar başlatmaktayız. Bu da terk ettiğimiz zamana alternatif olarak yeni bir zaman başlatmaktadır.Ancak burada yeni bir zaman başlattığımız için ayrıldığımız şimdi ile vardığımız şimdi arasındaki zaman diliminde gerçekleşen olayları bilemiyoruz. Çünkü kendimize yeni bir gelecek hazırlamış oluyoruz (ama biz bunun farkına ne zaman varırız onu bilemiyorum). Ne var ki böyle bir yolculukta tüm zamanın yapısını değiştirmemiz söz konusu olmaktadır, bu da ayrı bir ‘tanrısallık’ ya da ‘bilim-teknoloji’ anlamına gelmektedir.

Buradaki şemada da zaman başı ve sonu olmayan bir hat şeklindedir. Burada şimdiden yola çıkıp geçmişe gideriz, ama şuna dikkat edin, biz şimdiden ayrıldığımızda zaman hala ileri doğru akışını sürdürmektedir yani şimdi geleceğe doğru akmaktadır. Fakat geçmişte vardığımız noktada, terk ettiğimiz zamana paralel yeni bir zaman akışı oluşmuştur artık. Buradan itibaren, hiçbir fikrimizin olmadığı yeni bir gelecek bizi beklemektedir. Biz zamanda yolculuk yaparak zaten zamanın işleyişine müdahalede bulunmuş ve onun yapısını bozmuş oluyoruz. Ancak bu bozulma öznel olarak gerçekleşmektedir; biz nesnel ‘şimdi’mizi terk ettikten sonra aslında o şimdi ilerlemeye (zamanda akmaya) devam etmektedir. Ayrıldığımız şimdide yaşayanlar sadece bizim bir yolculuğa çıktığımızı görecekler, ama yaşamlarına devam edeceklerdir. Oysa biz geçmişe gidip kendi öznel şimdimizde yaşayacağız, nesnel şimdiden kopmuş olacağız. Dolayısıyla zamanda yolculuk sırasında yaşayacağımız zaman ya kurgusal bir zaman olacak, ya da geçmişte gittiğimiz anda bir hayalet (gibi) olacağız. Dönüş yolculuğumuzu ise ilerlemiş olan şimdiye yapacağız, ama gelip ayrıldığımız zaman hala kendi hattında ilerlemeye devam edecektir. Böylece kendi zamanımıza paralel yeni bir zaman yaratmış olacağız.


Burada ortaya attığımız üç teorinin sonunda önemli bir sonuçla karşılaşıyoruz: Biz zaman yolculuğundan sonra hangi zamana döneceğiz? Zamanda yolculuğun bir sonucu olarak gelecekte yani ayrıldığımız zamanda da değişiklikler olacak mı? Yani bir “kelebek etkisi” söz konusu mu? Daha da ötesi, zamanda hiç tahmin edemeyeceğimiz daha büyük tahripler yapmış olmamız söz konusu olabilir mi (paralel yeni zaman akışı gibi)?

Einstein’ın rölativite kuramına göre zamanda yolculuk teorik olarak mümkündür. Buna göre ışık hızında hareket eden bir kişi ya da nesne zamanda yolculuk edebilir. Ama bu aslında tam bir ‘zaman yolculuğu’ değildir. Çünkü burada yolculuk ‘yolcunun’ ve geride kalanların hızıyla ilgili bir konudur. Bizim zaman içinde on yılda aldığımız yolu ‘yolcu’ ışık hızında bir çırpıda almaktadır, üstelik zamanın bizim üzerimizde oluşturduğu yıpranmalara maruz kalmadan. Biz on yıl yaşlanırken, o daha yola çıktığı günkü haliyle karşımıza çıkacaktır on yıl sonra. Ayrıca bu yolculuk sadece ‘ileri’ yani ‘geleceğe’ doğru gerçekleşmektedir, geri dönüşü yoktur (aslında ışık hızının üzerine çıkıldığı takdirde zamanın ters işleyeceği yönünde bir söylenti de vardır, ama biz daha ışık hızına çıkamamışken onu aşmayı düşünmek eni konu abesle iştigal olacağı için burada sözünü bile etmiyoruz, belki ilerde). Aslında burada zamanda yolculuğu sağlayan ışığın zamandan daha hızlı hareket etmesidir. Bunu kısaca şöyle açıklayabiliriz: Odanıza girdiniz, ve ışığı açtınız. Siz daha elinizi anahtardan ayırmadan ışık her yeri dolduracaktır. Işık sizden çok daha hızlıdır, öyle ki düşüncenizden bile hızlıdır, siz başka bir şey düşünmeden her yer ışıkla dolmuştur. Sizden, düşüncenizden ve zamandan çok daha hızlıdır ışık. İsterseniz anahtara bastığınız anda ışıktan önce odanın diğer ucuna gitmeyi deneyebilirsiniz, ama bunu asla başaramazsınız. Yeryüzünde bunu başarabilen yegane ‘şey’ takyon denen atomaltı parçacıklardır. Teorik olarak bu parçacıklar ışık hızında hareket etmektedirler ve bu nedenle gözlemlenememektedirler. Çünkü ışık hızında hareket ettiklerinden dolayı aynı ‘anda’ hem ‘şimdide’ hem de ‘gelecekte’ bulunmaktadırlar ve bu da onları gözlemlemeyi zorlaştırmaktadır.
Aslında düşünürseniz, insanoğlu da aynı anda hem şimdide hem de gelecekte hem de geçmişte bulunabilmektedir: ‘Yaşadığımız şimdi, aslında bir an öncesinin geleceği ve aynı zamanda da bir an sonrasının geçmişidir’. Bu noktada Einstein’ın “Geçmiş ve gelecek yoktur, sonsuz bir şimdi vardır” sözü de gerçeklenmektedir.   

Cuma, Ocak 02, 2015

2014'ün Enleri

Aslında bu daha önce gelmeliydi ama sigaraya zam geldiği için para biriksin diye günlük bir işe girdim o yüzden gecikme yaşadık. İşte benim yılın olaylarını analizim:

Yılın Olayı:  Yaşamaya devam etmem.
Yılın Sportif Olayı: Merdivenlerden aşağıyı inip tekrar yukarı çıkmam.
Yılın Üzen Olayı: Antalya'ya belki de bir veda ediyor olmam.
Yılın Toplumsal Bazda Üzen Olayı: AKP'nin hala hüküm sürmesi.
Yılın Kaybı: Oberyn Martell
Yılın Rahatlaması: Symi'de geçirdiğim yaz tatili
Yılın Adamı: Şahsım.
Yılın Kadını: Annem
Yılın Yabancısı: Anastasia
Yılın Hayal Kırıklığı: Hepsiburada.com'dan aldığım koltuk
Yılın Başarısı: Başarı diye bir şey yoktur.
Yılın Başarısızlığı: Başarı diye bir şey olmadığı yerde başarısızlık yapılan her şeydir.
Yılın Dizisi: True Detective
Yılın Gideni: Ben?
Yılın Geleni: Alev
Yılın Arkadaşı( Erkekler kategorisi): Abdullah
Yılın Arkadaşı( Kadınlar kategorisi): Hande
Yılın Videosu: Are you all alright... Britain's got talent
Yılın Yabancı Grubu: The Black Keys
Yılın Yerli Grubu: Halimden Konan Anlar
Yılın Filmi: Any Given Sunday
Yılın Partisi: Anastasia'yı tereyağından kıl çeker gibi ayıkladığım yaz tatili partisi
Yılın Barı: Eksi20 ( Haftaiçi bira 5tl ve ayrıca Nietzsche şarkı söylüyor)
Yılın Meyhanesi: Plaklı Meyhane
Yılın Atarı: "Buradan sonra yalnız yürüyeceksin. İstersen kızları da alabilirsin ama benimle yürümeyeceksin, anladın mı?
Yılın Radyosu: Paradise (http://radioparadise.com.tr)
Yılın En Boş Hevesi: Instagram'dan takibe alan Miss Turkey 2000'e çakma hevesi
Yılın Futbolcusu: Burak Yılmaz
Yılın Yabancı Futbolcusu: Wesley Sneijder
Yılın Hocası: Yunus Hoca
Yılın İşsizi: Ben?
Yılın Uzakta Olanı: Sinem
Yılın TV Adamı: '' Hangi şerefsiz götümü elledi benim?'' video'sundaki adam
Yılın Spor Yorumcusu: Uğur Meleke
Yılın Yerli Filmi: Behzat Ç. Ankara Yanıyor
Yılın Türk Basketbolcusu: Ömer Aşık
Yılın Yabancı Basketbolcusu: Carlos Arroyo
Yılın Futbol Koçu: Ersun Yanal
Yılın Basketbol Koçu: Ergin Ataman
Yılın Yabancı Futbol Koçu: Slaven Bilic
Yılın Vahşeti: Köpeğe tecavüz eden ibne, şerefsiz, kanı bozuk, pezevenk.
Yılın Türk Dizisi: Beni Unutma :)
Yılın Trollü: @HSevkiTopuz
Yılın Potu: Aralarını yaptığım arkadaşlarla buluştuğumda, kız olana; '' Regl mi oldun, memintolar da tombiktoymuş'' demem.
Yılın Yazısı: http://batuanlatiyor.blogspot.com.tr/2014/02/babasnn-prensesim-dedigi-kza-kezban.html
Yılın Ayılması: '' Your visa application is granted.''
Yılın Kolay Parası: Yerden bulduğum gözlüğü, 20 tlye satmam
Yılın Tatili: Symi
Yılın Yabancı Şarkısı: Rolling Stones- Gimme Shelter
Yılın Yerli Şarkısı: Halimden konan anlar- Kendime çaylar
Yılın Sıfatı: Köylü
Yılın Ölüsü: Robin Williams

Perşembe, Ocak 01, 2015

1 Ocak 2015 Aksaray'a bir tuğla da sen koy zammı!

Devlet, alkol ve sigara konusunda bizi çok zorluyor. Adeta ortamdaki her şeyi birilerine kitleyen adama döndü. Birasını ve sigarasını biz vergi olarak ödüyoruz. Tabii halkımız, bunu da iyi niyete yoruyor ama aslında öyle değil. Alkolü ve sigaranın vergisini alıp, diğer kendi alt kurumlarına paslıyor. Yani gençler alkolü alıyor, içiyor, vergisi Diyanet İşleri'ne gidiyor. Sonra onlarda çıkıp, ''Alkol alan kadın biraz hafifmeşreptir.'' gibisinden bir açıklama yapabiliyorlar.

Peki bu zammın geleceği ne olacak? Hemen açıklayalım:
 
İzbelerde daha çok gencin ölmesine sebep olacak.
2 bira içip evine giden gençler, biranın 12 tlye gelmesi durumunda, daha ucuza bulabileceği, kimyasal uyuşturuculara yönelecek. Tabii böylelikle ölümler artacak. Ölüm kimsenin umrunda değil zaten. Devlet, parasını alsın yeter. 
"İçki içmesinler de, isterlerse uyuşturucu kullansınlar. Ölürlerse de kader."
diyen bir zihniyetin sonucu bu.

Nedense aklıma Afganistan ve Pakistan geliyor.
İçkinin yasak olduğu ama tarlaların uyuşturucu ekili olduğu şahane islam ülkeleri ya da kadınların toplumsal hayattan tamamen çıkarıldığı kadın erkek ilişkilerinin yasaklandığı ve bu yüzden 
erkeklerin çatır çatır birbirini siktiği Afganistan ve Pakistan.

Yahu şimdi haksızlık ediyoruz, adamlara da hak vermek lazım. O sarayın elektriği var, suyu var, doğalgazı var, ayda bi kamyon gül kokulu tuvalet kağıdı sarfiyatı var. Adamlar da baya haklı yani. Sonuçta bu saray bizi dünya kamuoyunda gururla sahnelenmemize sebep oluyor. Ayrıca ülkeyi tütün konusunda kalkındırıyorlar, gidip gavurun ürettiği sigarayı içeceğine, gençlerimiz Diyarbakır'ın eşsiz güzellikteki tarlalarındaki tütünü sarıp içsin. Ülke kalkınsın. Bakın, nasılda gelişiyoruz yahu. 

Türk halkı da ev yapımı rakı, şarap ve bira yapımına başlayacaklardır yakında. Trakya'da ahlattan erikten artık millet ele ne geçirirse rakı yapıyor zaten. Bakın, böyle bir ince düşünce, en son pek muhteşem Osmanlı dönemimizde yaşanmıştı. Artık ağlamayı, sızlamayı bırakmalıyız yani.