Uyandı...
Attırdığı kağıt peçetelere, üst üste dizdiği kağıt havlulara baktı. Düşündü. Ne kadar zamandır eline kadın eli değmediğini düşündü. Rüyasında Jesse Jane'i gördüğü için düşünmeye başlamıştı eline kaç senedir kadın eli değmediğini.
Lisede "onu sevsem, bunu sevsem, şunu sevsem" muhabbetlerinin ötesinde bir de banyo fasıllarında aklına gelen "onu siksem buna kaysam" düşünceleriyle akıp giderken hayatı, gidişata dur demek için bir amguard'dan daha fazlası olmayan ve asla olamayacak Nebahat'le çıkmıştı... Sırf bahar geldiği için... Hormonlarını ve güdülerini halı saha maçlarında, ekran başında elinde malafat terleme seanslarında baskılayamadığı için, arkadaşlarının adeta bir McDonalds logosunu andıran kaşlarıyla dalga geçtiği Nebahat'i uygun görmüştü kendine. Sadece iki hafta sürdü ve bu aynı zamanda kaşlı insan Nebahat'in de ilk tecrübesi olduğu için bırak kaş konusunda aşmış bir insan olan "çıktığı kişinin" elini tutmayı, okul dışında buluşamamışlardı Nebahat'in haftasonu öğrencileri at gibi koşturmayı seven dershanesi sebebiyle.
Dolayısıyla yeni uyanan her insan gibi ağır işleyen kafası, bulunduğumuz yıl olan 2009'dan doğum tarihi olan 1985'i çıkardı ve 24 yıldır eline kadın eli değmediğini farketti. Anahtarını, göt cebinde lime lime olmuş öğrenci sigarası Winston paketini, telefonunu, cüzdanını, ha bir de Dinamik notlarını alıp çıktı evden.
Evinden memnundu. İstediği kadar asılabiliyor, istediği kadar içebiliyor, istediği kadar ders çalışabiliyordu. Evet ders çalışmak artık bir istek halini almıştı çift anadal programını sürdürdüğü teknik üniversitesinde. Hala mezun olamamasını da ailesi bu nedene bağlıyordu. Sık sık "Benim oğlum çift diploma alacak di mi evladım? Bu yüzden 4 senede bitiremiyor Nevriye ablası..." diyordu annesi çatkapı komşu Nevriye'ye.
3 artı 1'di arkadaşlarıyla beraber tuttuğu ev. 4 kişi yaşıyorlar, kendi odalarından dışarı nadiren çıkıyorlardı. Zaten o çıkışları da genelde işemek, bulaşık konusunda aldıkları sıra numarasını kullanmak ve bakkala gitmek için oluyordu.
Kapıyı kilitledi, merdivenlerden inmeye başladı ve bir de ne görsün?
Karşı komşusu Hilmi Bey kapıdaydı. Hilmi Bey'in asık bir suratla kapıda olmasına alışıktı, zira dişi sineğin bile evinin civarında gezinmediği post-final [böyle kullanınca da güzel oluyormuş lan bu "post" kelimesi] döneminde günler süren batak partilerinin okey partilerinin ertesi günü Hilme Bey hep kapıda olurdu.
Ancak bu sefer durum farklıydı. Hilmi Bey, kapıcının karısı Hacer'in bir ineği andıran göğüslerini basmalı fistan üzerinden avuçlamaya çalışıyor, Hacer de kalkan tarağı indiren ses tonuyla "yapma kurbanın olayım Hilmi Bey" diyerek Hilmi'nin eşi öldüğünden beri çektiği osbirlerin hıncını çıkarmasına engel olmaya çalışıyordu.
Ne yapacağını şaşırmıştı koridorda karşılaşan üç apartman sakini... En atik davranan Hacer içi bok rengi suyla dolu kovayı kaptığı gibi merdivenlerden kaçıverdi, Hilmi Bey ise kızarmış sıfatsız ve benekli suratıyla içeri girip kapıyı kilitledi.
O ise merdivenleri ağır ağır inmeye başladı. Kafası karışmıştı. Hayatında ilk kez dijital olmayan bir ortamda, kanlı canlı bir biçimde sekse yakınsayan bir duruma şahit olmuştu. Çünkü ona göre öpüşmenin akabinde seks olmuyordu. En azından evde tombul şişeleri hafifletip "belki bugün karı kaldırırım" diye düşünerek haftada bir kez uğradığı ve başarısız olduğu, 15-20 yaş aralığındaki gençlere hitap eden kafede millet manitasıyla öpüşüyor, ama sonuç hiç bir zaman malabadi köprüsüyle bitmiyordu. Ayrıca izlediği pornolarda ön sevişme kısmını atladığı için, bu konuda haksız sayılamayacak bir abazaydı o...
Apartmandan çıktı. Omzunda bir el, arkasında bir kadın kokusu hissetti. Hormonları tavan yaparak geriye baktı ki.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder