Arkasını döndü.
-Merhaba, ev arkadaşımla bu apartmana taşınmayı düşünüyoruz da, burası nasıl bir yerdir acaba? Güvenli midir? Mahalle baskısı falan hani...
İlk kez böyle bir soruyla karşılaşıyordu. Yurttan ayrıldığından beri burada kalmasına rağmen, sosyal çevresi ve gece hayatı olmadığı için; muhiti hiç geçerken gözlemlemiyordu. Okul dönüşlerinde de bir an önce eve gitmeyi düşünüyordu hep, etrafına bakmadan, elinde sigarası... Hatta hanesinde yaşayanlar dışında şimdiye kadar konuştuğu kişiler bakkal, "çöp var mı yiğenim?" diye soran kapıcı, kapıcının karısı, bir de meşhur Hilmi Bey'den ibaretti. Lakin hormonları pompolanmaya, şahin marka boxer'ının içindeki de terlemeye başlamıştı ve cevap vermesi gerektiğinin farkındaydı...
-Imm, şey... Yani... Ne bileyim? Ben 3 senedir burada yaşıyorum ve hiç bir sıkıntım olmadı.
-Teşekkür ederim. Yakında büyük ihtimalle komşu olacağız öyleyse... Ben Melis.
-Iı, evet ben de Halil. Memnun oldum.
-Kendine iyi bak Halil, yakında görüşürüz.
Çıldırıyordu adeta. İçi kıpır kıpırdı. Sigarasını söndürdü. Artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşünerek otobüse bindi. Melis'in çıtı pıtı vücudunu, gülümseyen yüzünü, minik ellerini ve zamazingosunun o ellerin arasında ne kadar büyük görüneceğini düşündü yol boyunca.
Medeni bir biçimde ilk kez bir kadınla tanışmıştı ve egosu bu yüzden tavan yapmıştı.
"Neyse evdekilere anlatmayayım da onlar yazmasın karıya" diye düşündü otobüsten inerken.
Onun yolunu gözler olmaya başlamıştı. Ne zaman taşınacaktı? Ne zaman o yüzü bir daha görebilecekti, yaklaşık 8 saattir bunu düşünüyordu... Balkonda sigarayı Türk gibi dibine kadar içip içeri geçti.yatağından ani bir biçimde uyandı dışarıdan gelen sesler sebebiyle. Odasının, eve yerleştiğinden beri bir kez bile silinmemiş camından aşağı baktı. Ufak ama -Hint usulü- bir sürü eşyanın üstüste konulup iple sabitlendiği kamyon yolu tıkamıştı. Kamyonun etrafına bakarken onu gördü.
"Ulan şimdi ben aşağı insem, bu adamların başında dursam, kızın işlerini hafifletsem, kız kesin daha sonra verir bana. Evet kesin verir. Yardım ediyoruz sonuçta." diye düşündü.
Yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı. Rahat bir erkek imajı oluşturabilmek için lise basketbol yıllarından kalma dizaltı şortu ve parmak arası terliklerini giyip, iniverdi aşağıya.
-Günaydın, dedi Melis.
Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı Melis'i görünce.
-Günaydın. Yardımcı olmamı ister misin? Yani yapılacak bir şey var mı? En azından adamların başında durup eşyaları istediğin şekilde yerleştirmeleri konusunda onları yönlendirebilirim.
Kendisi bile inanamadı bu kadar akıcı ve düzgün bir cümle kurabildiğine.
-Yahu çok iyi olur aslında. Annemi aramam lazım çünkü. Yukarı çıkalım göstereyim ben sana kendi odamın düzenini. Ondan sonrasında istediğin gibi dekore et evi, nasılsa daha sonra sürükleyerek biz eşyaların yerlerini değiştiririz.
-Tamamdır.
Melis 15 dakika kadar direktifleri ve brifingi verdi.
-Burada nerede kontörlü telefon var biliyor musun? Yurtdışını arayacağım da...
-Az ileride bakkal var oradan arayabilirsin.
"Ooo, ailesi yurtdışında yaşıyor veya yurtdışına seyahat ediyor, kesin verir bu." diyordu beyninin hayvanlık ve osbir komutlarını veren kısmı... Arabesk yanı ise kalbinin, "Ayrı dünyaların insanıyız." diyor ve iç çekiyordu.
-Peki. Birazdan dönerim ben.
Adamların yanına gitti.
-Ağabey başlayalım mı artık taşımaya?
-Olur yiğenim. Sigaralarımız bitsin hele, başlarız.
Sigaralara baktı. Yeni yakılmıştı Samsun'lar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder